Loading...
E&E Hukuk Bürosu

SIKÇA SORULAN SORULAR

Avukatlık mesleği kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Ticarî bir faaliyet değildir.

Avukata ödenecek ücretin avukat ve müvekkil arasında yapılacak yazılı veya şifahi sözleşme ile belirlenir. Yazılı sözleşme yapılmamış ise, anlaşmazlık halinde ücretin hangi işleri kapsadığı hususu avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenmiştir. Buna göre verilen ücret, sözleşmenin konusunu oluşturan işle ilgili kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılacak tüm işlemleri kapsar. Davanın kaybedilmesi, açılan davadan sonradan vazgeçme veya avukatın görevinden alınması gibi hallerde ödenen ücretin iadesi söz konusu değildir. 4- Avukatların istedikleri ücretlerin bir standardı var mıdır? Yoksa kişiden kişiye değişken midir? Avukatlık faaliyeti serbest bir mesleki faaliyet olduğu için istedikleri ücretler değişkendir, miktarı kendileri tayin ve takdir ederler. Ancak, isteyecekleri ücretlerin asgarî tutarları Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından her yıl yenilenerek belirlenen ve Adalet Bakanlığı tarafından onaylanan bir tarife ile belirlenir. İstenecek ücretin üst sınırı ise, dava konusu tutarın % 25’idir.

Sadece TC vatandaşı olan, Türk hukuk fakültelerinden mezun olmuş, avukatlık stajını tamamlamış, bir baroya kayıtlı ve engel hali olmayan kişiler bu hizmeti verebilir. Bu özelliklere sahip olmayanların Türkiye’de avukatlık/hukuk danışmanlığı hizmeti vermeleri yasa dışıdır.

Kimler avukat unvanı kullanır? Avukat bir baronun levhasına kaydını yaptırıp “ruhsat” aldığı an avukatlık mesleğine başlamış olur. Aynı an itibariyle “avukat” unvanını kullanma hakkını da kazanır.

Mesleğe kabul edilen avukata ruhsatname verilirken baro yönetim kurulu önünde içirilen anddır. Metni şöyledir; “Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine and içerim.”

Sigortacılık, tacirlik, esnaflık, kamu görevi, vb. işler avukatlık ile birleşemezler.

Milletvekilliği, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği, hukuk doçent ve profesörlüğü, hakemlik, tasfiye memurluğu, adlî görevler, şirketlerin ve siyasi kuruluşların ortaklığı, üyeliği, yönetim kurulu başkanlığı, denetçiliği, gazete sahipliği ve müdürlüğü.

Bu durum mesleki faaliyetlerine engel değildir. Ancak aynı davada birlikte görev yapamazlar.

Hayır, herkes kendi davasını kendi başına takip edebilir, evrakını kendisi düzenleyebilir.

TTK m.272’de öngörülen sermayenin 5 katından fazla sermayesi olan anonim şirketler ve kooperatifler sözleşmeli avukat bulundurmak zorundadırlar. Ceza yargılamalarında ise, muhtemel ceza 5 yıldan fazla veya sanık 18 yaşından küçük ise yargılamada avukat bulunması zorunludur.

Bir suçlamayla karşılaşan herkes “avukat tutma, var olan avukatını çağırma, avukatı olmadan konuşmama, avukat tutacak parası yok ise avukat tayinini isteme” haklarına sahiptir. Her cezai soruşturmada öncelikle şüpheli ve/veya sanığa bu hak hatırlatılmalıdır. Şüpheli veya sanık avukat talep ederse, barodan bir avukat görevlendirilir. Sanığın 18 yaşından küçük veya tayin edilebilecek cezanın 5 yıl ve daha fazla olduğu durumlarda yargılamada avukat bulunması zorunludur. Bu durumlarda sanık istemese dahi avukat tayin edilir.

Avukatlar görevleri gereği öğrendikleri hususları açığa vuramazlar. İş sahibinin muvafakatini almış olmak kaydıyla bu hususlarda tanıklık yapabilir, muvafakat almalarına rağmen tanıklıktan çekinebilirler.

Avukatlar gelen işi sebep göstermeden almaktan kaçınabilirler. Yapılan teklifleri; haksız ve yolsuz ise, o işte evvelce görev yapmışsa, aynı işte karşı tarafa hizmet vermiş ise, iş mesleki dayanışma ve düzen gereklerine aykırı ise, kendi düzenlediği bir belgenin hükümsüzlüğünü istemek söz konusu ise reddetmek yükümlülüğündedirler.

Avukatlara verilen belgelerin geri alınması müvekkile bildirilmişse, bu yazıdan itibaren 3 ay, aksi halde işin sona ermesinden sonra 3 yıl daha bu belgelerin saklanması yasal gerekliliktir.

Ücret ve yaptığı giderler ödenmedikçe avukatın elindeki belgeleri geri verme yükümlülüğü yoktur.

Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talepleri bu hakkın doğumundan itibaren 1 yıl ve her halükârda 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

Görevden kendi isteği ile çekilen avukatın görevi durumu müvekkiline tebliğinden itibaren 15 gün daha devam eder.

Avukatlar sadece kayıtlı oldukları baro bölgesi içinde tek bir büro açabilirler.

Avukatların reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelâlarında ve basılı kâğıtlarında avukat unvanı ile akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır.

Avukat yardımından faydalanılmayacak ise, aşağıdaki sorular cevaplanmalıdır;

  • a) Dava açmak ve yürütmek için yeterli bilgiye sahip misiniz?
  • b) Uzun sürse ve birçok teknik işlem yapılsa bile davayı aralıksız takip etmeye hazır ve kararlı mısınız? Zira, davanın takibindeki ihmal, ara verme, aksamalar davanın reddedilmesine veya açılmamış sayılmasına neden olur.
  • c) Davanızın olumsuz sonuçlanırsa doğacak sonuçları dikkate aldınız mı?

Avukatınız varsa bu konularda tam olarak bilgilendirilmelisiniz;

  • a) Davanızın maliyeti ne olacaktır? (Yargı giderleri ve avukatlık ücreti)
  • b) Davayı kaybedilirse ekstra maliyet ne olacaktır? (Bakiye dava harcı, karşı tarafa ödenecek avukatlık ücreti, mahkeme masrafları gibi)
  • c) Başvurulabilecek başka hukuki yollar var mı?

Dava, ilgili mahkemeye verilecek ve zorunlu unsurları içeren bir dava dilekçesi ile açılır. Dava dilekçesi ile birlikte posta masrafları ve dava harçları da ödenir, makbuzu dilekçeyle birlikte mahkemesine verilir.

Evet, dava açmak ve yürütmek masraflı sayılabilir. Türkiye’de yargı masrafları Avrupa ülkelerine göre düşüktür. Yine de davanın türü ve süresine göre masraflar ciddi boyutlara gelebilmektedir. Bu giderlere hazırlanılması ve muhtemel tutarları önceden öğrenmek uygun olur. Dava esnasında masraflar kural olarak davacıdan alınır. Masrafı yatırmadığınız takdirde mahkeme ilgili işlemden vazgeçtiğinizi varsayar, bu durum davanın gecikmesine, hatta reddine sebep olur.

Davayı kazandığınızda mahkeme masrafların karşı taraftan tahsil edilerek davacıya ödenmesini emreder. Ancak davacıya ödenecek masraflar sadece yargılama masraflarıdır. Davaya hazırlık için yapılan birçok masraf (ulaşım giderleri, avukatlık ücreti, vb.) geri ödenmeyecektir.

Davalar yetkili ve görevli mahkemelerde açılmalıdır. Hangi mahkemenin görevli olduğunu ve sonra da hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu belirlemek gerekir. Hatalı mahkemeye başvurmak zaman, para ve hak kayıplarına yol açabilir. Davayı açmadan önce bu konuda mutlaka bir avukattan profesyonel yardım alınmalıdır.

Zamanaşımı belirli bir yasal sürenin geçmesi ile bir hakkın ortadan kalkmasıdır. Genel bir hukuki kavramdır. Özel hukukta ve kamu düzeninin söz konusu olmadığı hallerde hâkim zamanaşımını kendiliğinden dikkate almaz. Ceza hukuku ve kamu düzenini ilgilendiren durumlarda ise hâkim veya savcı tarafından kendiliğinden dikkate alınır.

İnternet sayfamızda yer alan bilgilerimizi kullanarak bizlere ulaşabilirsiniz. Bu bilgilerle önce randevu almanız ve özet bilgi vermeniz, sorunu daha iyi anlamamızı, doğru kişilerle görüşmenizi ve karşılıklı olarak zaman kazanmamızı sağlayacaktır. İnternet sayfamızdan anlayacağınız üzere, aldığınız randevu neticesinde iki farklı şekilde görüşebiliriz. İlk seçeneğiniz “Yüz yüze görüşme” yapmak ve bunun için randevu almanızdır. İkinci seçeneğiniz ise, “sanal görüşme” yapılmasıdır. Tanışmak, yüz yüze sorununuzu anlatmak ve zaman kazanmak isterseniz yüz yüze görüşmek üzere randevu almanızı öneriyoruz. Ancak, bir başka şehir ve/veya ülkede iseniz, seyahat için zaman ve maddi olanağınız yok ise, Messenger veya Skype programları vasıtasıyla ses ve görüntü iletişimi yaparak sanal görüşme yapmak da iyi bir seçenek olmaktadır. Unutmamanız gereken önemli bir husus, her iki seçenekte de yapacağınız görüşmeler için görüşme öncesi danışmanlık ücreti ödenmesi gerekeceğidir.

Avukat tutmak istediğinize karar vermiş, tutmak istediğiniz avukat ile görüşme yapmış ve sizden vekâletname çıkartmanız istenmiş ise, vekâletname düzenletme işlemine başlayabilirsiniz. Nüfus cüzdanınız, ehliyetiniz veya pasaportunuz ile yurt içinde herhangi bir noterliğe başvurabilirsiniz. Yurt dışında ise; Türk konsolosluklarına veya Türk Konsolosluğunca sonradan onaylanmak şartıyla o ülkenin noterlik veya yetkili kuruluşuna veya apostilli vekâletname düzenleme yetkisi olan noterlik veya o ülkenin diğer kuruluşlarına başvurarak sizden istenen yetkileri de içeren bir vekâletname düzenletmelisiniz. İlgili makamda mevcut olan vekâletname örneklerini kullanabilirsiniz veya internet sitemizde yer alan vekâletname örneğinden en az 3 örnek çıktı alarak bu metni onaylatmak suretiyle de sayılan makamlarda işleminizi yaptırabilirsiniz.

Genel olarak vekâletname düzenletirken vekâletname metninde “ahzu kabz, sulh ve ibra, davadan ve temyizden feragat, davadan feragati kabul, tevkil, teşrik, birlikte ve ayrı ayrı vekâleti ifa, vb.” usulî yetkilerin mutlaka bulunmasını isteyiniz. Aksi halde, yasal işlemlerinizin devamı esnasında aksamalar, gecikmeler yaşayabilecek ve vekâletnameyi yeniletmeniz gerekebilecektir. Boşanma davaları için vekâletname düzenletirken 2 adet fotoğraf sunmanız gerekecektir. Bankadan para çekme, tapu dairesinde işlem yapma, işe iade davası, Anaya Mahkemesi’nde temsiliniz, AİHM’de dava takibi gibi özel talepleriniz var ise, bu özel yetkilerin de ayrıntılarıyla vekâletnamede bulunması gerekir. Tüzel kişiler adına vekâletname düzenletirken o tüzel kişiyi temsil edebileceğinize dair yetki belgesi, imza sirküleri, vb. belgeleri de sunmalısınız.

Vekil ile müvekkil arasındaki vekâlet ilişkisi taraflardan birinin ölümü, vekilin istifası, müvekkilin azli, karşılıklı mutabakat ile görevi sonlandırma şekillerde sona erebilir. Avukatınızın üstlendiği işin sona ermesi halinde, vermiş olduğunuz vekâletnamenin gelecekte muhtemel diğer işlerinizin takibinde de kullanılmasını istiyorsanız, herhangi bir işlem yapmaya gerek yoktur. Yapılan işin sonlandığına ve tarafların birbirlerinden memnuniyetine dair bir tutanak tutulması doğru olur. Avukatınızdan memnun değilseniz, ücret yükümlülüğünüzü yerine getirmek koşuluyla herhangi bir noterlikten bir azilname de göndererek görevi sonlandırabilirsiniz.

Türkiye’de şirket kurmak için yabancılar ve Türk vatandaşlarından istenen belgeler arasında bir fark yoktur.

Yabancı gerçek kişilerin taşınmaz mal edinimi, 2644 sayılı Tapu Kanunu`nun 35 inci maddesinde düzenlenmektedir. Buna göre; Yabancı uyruklu gerçek kişiler, karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, Türkiye’de işyeri veya mesken olarak kullanmak üzere, uygulama imar planı veya mevzii imar planı içinde bu amaçlarla ayrılıp tescil edilen taşınmazları edinebilirler Sınırlı ayni hak tesis edilmesinde de aynı koşullar aranır. Yabancı uyruklu bir gerçek kişinin ülke genelinde edinebileceği taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı ayni hakların toplam yüzölçümü iki buçuk hektarı geçemez. Bakanlar Kurulu yüzölçümü miktarını, belirtilen koşullarla, otuz hektara kadar artırmaya yetkilidir. Türkiye’de taşınmaz rehni tesisinde ise, yukarıda belirtilen kayıt ve sınırlamalar aranmaz. Karşılıklılığın tespitinde hukuki ve fiili durum esas alınır. Bu ilkenin kişilere toprak mülkiyeti hakkının tanınmadığı ülke uyruklarına uygulanmasında, yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına tanıdığı hakların, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da tanınması esastır.

Yabancı şirket” deyimi, “yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri”ni ifade etmekte; bu yönüyle yabancı yatırımcılar tarafından Türkiye’de kurulan veya iştirak edilen “yabancı sermayeli şirketler”den ayrılmaktadır. Yabancı şirketlerin taşınmaz edinimi, Tapu Kanunu’nun 35 inci maddesinde düzenlenmektedir. Buna göre yabancı şirketler, ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak edinebilirler. Yabancı şirketlerin taşınmaz edinimi ve taşınmazları kullanım hakkını düzenleyen mevcut kanunlar; * 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, * 6326 sayılı Petrol Kanunu, * 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu’dur. Yabancı şirketler lehine Türkiye’de taşınmaz rehni tesisinde de, yabancı gerçek kişilerde olduğu gibi, kayıt ve sınırlamalar uygulanmaz.

“Yabancı sermayeli şirket”ler, yabancı yatırımcılar tarafından, Türkiye’de, Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde kurulan veya iştirak edilen ve Türk Ticaret Siciline kaydedilmiş bulunan şirketlerdir. Türkiye’de kurulan ve idare merkezinin Türkiye’de bulunduğu şirketler, yerli ve yabancı sermayeli olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk hukukuna göre Türk şirketi sayılmaktadır. Bu çerçevede 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’nun 3 üncü maddesinin (d) bendi uyarınca; yabancı yatırımcıların Türkiye’de kurdukları veya iştirak ettikleri tüzel kişiliğe sahip şirketlerin, Türk vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni hak edinmeleri serbesttir.

Elbette edilebilir. Ancak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı nezdinde başvurular yaparak çalışma ve ikamet izni alınması gerekmektedir.

Yasal Yardıma mı ihtiyacınız var? 

Hemen Bizi Arayın!

İletişime Geç